14 Mart 2016 Pazartesi



Çanakkale Geçilmez

Sıla 6-d

Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez EYLÜL 6-D

Çanakkale Geçilmez


çanakkale haftasuı


çanakkale savaşı ile ilgili şiir ile ilgili görsel sonucu
    
Çanakkale Haftası

çanakale içinde vurdular beni
ölmeden mezara koyudular beni
         Ah gençliğim eyvah
çanakkale içinde aynalı çarşı 
anne ben gidiyom düşmana karşı
         ah gençliğim eyvah
çanakkale içinde bir uzun selvi
kimimiz nişanlı kimimiz evli
         ah gemçliğim eyvah
çanakkale içinde bir dolu testi
analar babal ümidi kesti
          ah gençliğim eyvah



           18  MART

ŞEHİTLER GÜNÜ VE  ÇANAKKALE  ZAFERİ                       

                       






18 Mart Çanakkale Zaferi:

Birinci Dünya Savaşı'nda kazandığımız en büyük muharebedir. Savaşın gidişini değiştiren bu büyük zafer, İngilizler'e 205.000 , Fransızlar'a 47.000 kişiye malolmuştur. Düşmanın Çanakkale önlerine yığdığı deniz kuvvetleri 18 zırhlı, 12 Kruvazör, 17 muhrip, 12 denizaltı, 1 uçak gemisi 36 mayın gemisinden meydana geliyordu. Ayrıca 86 nakliye 222 de çıkarma gemisi vardı.
İngiliz Fransız filosunun 6 zırhlısı Türk topçularının isabetli atışları sonunda batırıldı. 8 saat 45 dakika süren bombardıman esnasında düşman 506 top kullandı. Savaşta Çanakkale sırtlarından vaktiyle 2.Abdülhamit Han'ın yaptırdığı Aziziye tabyalarının büyük rolü oldu.
Nihayet Boğazdan geçemeyeceklerini anlayan İngiliz ve Fransızlar Gelibolu'ya asker çıkararak İstanbul'a karadan yürümeye karar verdiler. Burada Vatan için can veren 250.000 Mehmet'cikten Ezine'li Yahya Çavuş ve arkadaşlarının abidesi için eski Çanakkale Valilerinden Nail Memik Bey'in yazdığı dörtlük :
Bir Kahraman tabur ve Yahya Çavuş'tular;
Tam üç alayla, burda, gönülden vuruştular...
Düşman, tümen sanırdı bu şahlanmış erleri,
Allah'ı arzu ettiler; Akşam kavuştular.
General Hamilton anlatıyor: 3 Eylül 1915 gecesi korkunç bir rüya gördüm, İmroz'da çadırımın içinde küçük bir portatif karyolada yatmaktaydım. Birden bire kendimi buz gibi bir suda gömülmüş buldum. Birisi beni denizin dibine doğru çekiyordu. Boğuluyordum. İkil kuvvetli elin boğazımı sıktığını hissediyordum. Bu ikisi, beni hem boğuyor, hemde denizin derinliklerine sürüklüyordu!.. Nefesim kesiliyordu!..
Dehşetli bir mücadele ile kendimi bu iki elden kurtarmaya çalıştım. Bu o kadar sıkıntılı bir boğuşmaydıki yatağımda güçlükle gözlerimi açtığım zaman bütün vücudum zangır zangır titremekte idi ve kan ter içinde kalmıştım. Boğazımı sıkan iki kuvvetli pençeyi görür gibi oldum. Çadırımın içinde sankı bir hayalet vardı. Fakat yüzü, karanlıkta seçilmiyordu. Bu hayal yavaş yavaş gözden silinip kayboldu. Boğazım ferahladı. Rahat nefes almaya başladım. Çadıra bir düşman mı girmişti.. Ömrümce bu kadar korkunç bir rüya görmemiştim... Uyandıktan sonra saatlerce bu rüyanın tesiriyle kıvranıp durdum. Kafamın içinde acaip düşünceler canlanmaya başladı. Çanakkale tekin değildir!.. Üzerimize kaçınılmaz bir tehlike çökmüştür. Hepimizi meş'um bir akıbet beklemektedir!.. (18 Mart 1992 tarihli fazilet takvimi)
Çanakkale savaşında Kahramanca savaşan Türk askeri,düşmanlarını bile kendine hayran bırakmıştır. Bu savaşta bir kolu ile bir ayağına kaybeden bir Fransız Generalinin ülkesine döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırası şöyledir:
"Fransızlar Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirler. Hiç unutmam Savaş sahasında dövüş bitmiş yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zayiat vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamıyacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk asker kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
-Niçin öldürmek istediğin düşmana yardım yapıyorsun ? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
-Bu Fransız asker yaralanınca cebinden yaşlı bir kadının resmini çıkardı, birşeyler söyledi. Anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedimki, o kurtulup anasının yanına dönsün!.. Bu asil duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaranın yanaklarımdan süzülen yaşları dondurduğunu hissettim, çünkü Türk askerini göğsünde, bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. Az sonra ikiside öldüler.

             
Çanakkale Mahşeri
 
Çanakkale mahşerinde can pazarı kurulmuş
Toprağı şehitlerin kanlarıyla yoğrulmuş

İman en büyük silah vatan en sevgili yar

Bağrına taş bassın beklemesin analar

Eller duaya kalkmış bu son cuma namazı
Vatan onlardan razı onlar vatandan razı


En fedakar en cesur en büyük asker bizim
Sevinsin Türk evladı çünkü bu zafer bizim

Düşmanın hayalleri gömüldü kara suya
Hangi millet galip gelir böyle şanlı orduya

Anlasın bütün cihan Çanakkale geçilmez
Şühedanın kanına asla değer biçilmez.
                                                                                   

“Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
M. Kemal ATATÜRK
               
                                                   Çanakkale haftası 


Türk Milleti’nin,“Çanakkale geçilmez” dedirttiği, bu vatan parçasını canı ve kanı pahasına koruduğu Çanakkale deniz ve kara savaşları, gerçekten bir kahramanlık destanıdır. I.Dünya Savaşı’nın ikinci yılında, müttefikler Çarlık Rusyası’na yardım etmek isteyen İngiltere ve Fransa, Çanakkale Boğazı’nı geçerek, Marmara’ya ve oradan Karadeniz’e geçerek, Osmanlı baskısına son vermek istiyordu. Yunanistan da bu güçlere destek vererek, ordularını İngiliz ve Fransızların emrine verdi. 5 Kasım 1914’te müttefikler Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar. Osmanlılar hem onlara hem de Rusya’ya savaş açtılar. Osmanlı Devleti’ni yanında görmek isteyen Almanya, bu arzusuna ulaşınca, savaş bütün hızıyla başladı.


İngiliz ve Fransız donanmasının Çanakkale’den geçeceği öğrenilmişti. Ancak Çanakkale Boğazı’nı savunan toplar eski tip toplardı. Tedbir olarak boğaz mayınlandı. Askerin moral durumunun çok iyi olması, sevinilecek en önemli özelliktir. Müttefik donanmada 18 zırhlı, 16 kruvazör ve destroyel, 6 uçaklı bir uçak gemisi ve 7 denizaltı ve bunlara ilave olarak da yüzlerce küçük çapta gemi vardı. Böyle bir donanmayı durdurabilecek bir gücün var olabileceğini hiç kimse düşünmüyordu. İngilizler 13 Aralık 1914’te “Mesudiye” adlı gemimizi demirli bulunduğu bir koyda batırdılar. 19 Şubat 1915’te kıyı setinde bulunan topçu bataryalarımız yoğun top ateşi altında kalarak etkisiz duruma getirildi. Ancak, boğaz mayınlı olduğundan daha ileri gidemediler. 1 Mart 1915’te soğanlı, Baykuş, Dardanos ve İntepe sırtları gerisinde olan bataryalarımızı topa tuttular.
             








17 Mart 1915’e geldiğinde, Çanakkale Boğazı’nı kesinlice geçip, Marmara’ya ulaşmak istiyorlardı. Boğazda mayın kontrolü yapıldı, aldıkları tedbirlere göre artık rahatça boğazı geçebilirlerdi.17 Mart’ı 18 Mart’a bağlayan gece, İsmail Hakkı Kaptan komutasındaki Nusret mayın gemisi, boğaz geçişini mayınla döşedi. 18 Mart 1915 sabahı, İngiliz ve Fransız gemileri kendilerinden emin bir şekilde iki sıra halinde, boğaza doğru ilerlemeye başladılar. En önde mayın tarama gemileri, arkalarında da, ağır zırhlı ve kruvazörler vardı. İngiliz ve Fransızlar, 6 büyük zırhlısını ve 1000 kadar askeri kaybederken, Türk askerlerinin kaybı 25 şehit ve 71 yaralıydı. Çanakkale’yi deniz yoluyla geçememişlerdi. İkinci bir denemenin faydasızlığını anlayıp geri döndüler.